top of page

Küçük Kayıp Kız

  • yavuzsiskolu
  • Oct 28, 2023
  • 2 min read

Bir rüyayı öldürmek, onu hayatta tutmaktan daha kolaydır…


Gururuna yenik düşmediğini haykırıyordu küçük kız, kaybolmadan önce sessizce aldığı son kararda. Karakterini şekillendiren, hayatının en büyük hikayesini geride bırakmaya hazırlanıyordu: Çivi çiviyi sökmek zorundaydı. Biraz kafa dağıtacak, biraz mutlu olacaktı.


Tüm çıplaklığıyla çarmıha gererek aşkını, fotoğraflarını ve anılarını silmişti. Kendisi dahil sevecek hiçbir şeyi kalmamıştı. İç dünyasının fakirliğiyle yüzleşmemek için sürekli hareket etmeliydi. Nedenini bilemeden. Bir öteye, daha öteye, hızla. Çok şeye sahip olmuştu, sahip olduklarını yaşayamıyordu. Hızı giderek artıyordu, durduğu an düşebilirdi… İçindeki boşluğa.


Sırf bu yüzden yaşayacağı her şey basitleşecekti artık. Okuduğu metinleri onlardan etkilenmemek kaydıyla okuyacaktı, bir daha aşık olamayacağı içinse etrafındaki müsait kimselerle vakit öldürecekti. İnsanların rollerini birbirinin yerine geçebilir, aldığı kararlarıysa geri alınamaz varsayılmalı idi.


Hata yaptığını kabul eden, pişmanlığını gizlemeyen ve acısını, yalnızlığını kalabalıkların içinde çekmesini bilen bir kahramanı olmuştu Alice'in, bir zamanlar. Halen hayatta olan bir insanın yasını tutmuştu.


Kendisini tanımayanların kabul edebileceği bir şeye sahip olabilmek için ancak kendisini tanıyanların anlayabileceği sevgisini bitirmişti yas içinde. Bir daha bisikletiyle kan ter içinde kalarak ulaştığı dut ağaçlı sokakta aynı şekilde bulunamayacaktı. Tutmuş olduğu yas, hayal kırıklıklarının kahramanıyla çıktığı bir taksi yolculuğunda döktüğü gözyaşlarında parlamıştı.


Alice "Hangi yoldan gideyim?" diye sormuştu. Tavşansa "Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin önemi yoktur." Demişti. Küçük kız işte böylece kayıptı artık, çünkü mutlu olmak adına vereceği her efor ya çıkmaz sokakta ya da başladığı noktada sonlanmaya mahkumdu.


Alice’in Harikalar Diyarı'ndaki maceraları tamamen anlaşılmazdır, bu yüzden kayıp kız da harika hikayelerinden anlam çıkarmayı bıraktığı ölçüde geçmişine dönebilirdi. Hangi insan sürreal dünyasının aşkını sıradan yaşama uyarlayabilmişti ki? Eski mutluluğunu kimsenin anlamadığı bir yerde bulmuştu, şimdiyse mutluluğu herkesin anlayabileceği bir yerde bulamayıp kaybolduğunu kendisine söylemesi gerekecekti.


Yaratma yetisinin kayboluşu seçilen yolların anlamsızlığını gösterir. Küçük kız da tüm tercihlerini istediği şekilde yapmasına rağmen hayatını istediği yola yine de çıkaramayan büyük Alice’lerin hikayelerini çokça görmüştü. Yalnız bırakılmıştı yaşamın zorluklarına göğüs gererken, yaralanmıştı. Tıpkı ilham kaynağını yitirmiş bir sanatçı gibi, başkalarının sonuçlandırdığı eserlere bakıp kendisine bir fikir geliştirecekti kaybolduğu yollarda, tekrar kaybolacağı yol ayrımlarına gelirken.


İnancını yitirmişti, oysa bir zamanlar o da inanmıştı gerçek olamayacak kadar güzel aşkların rüyadan uyanınca da süreceğine. İlgisizliğin ve bir kimseyi askıda bırakmanın o kişiye yapılacak en büyük kötülük olduğunu ilk elden tecrübe etmişti, sırf bu yüzden bile hatalarını birbirinin peşine sıralamak ve cam kırıklarıyla dolu bir tablo oluşturmak pahasına kaybolmak istiyordu. İzini kaybettirmek, kendisine bir daha ulaşamamak pahasına, Harikalar Diyarı’nda sonu bir yere bağlanmamış hikayelerinin acısını ellerindeki kesiklerle bastırarak…


Hatalarının pişmanlığını duyan kimseler dünyanın sonunun gelmesine aldırış etmezler. Nitekim onların dünyaları her gece sonlanmış ve her sabah bir başka ölüme uyanmışlardır.


En hüzünlü metnini yazmıştı Alice’i yola çıkaran, bu gece.


Onun olmayanları gördüğünde,


Ve hissedip yitirdiklerinde…

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page