Farklı Şeyler
- yavuzsiskolu
- Aug 28, 2023
- 2 min read
Yağmurlu bir havada, sırtınızda taşıdığınız onca yüke eşlik eden bilgisayarınızla apar topar bir kafeye girdiniz ve geçen zamanı geriye alamayacağınızı fark ettiğiniz o civarlarda duyduğunuz bir sözü hatırladınız: Farklı şeyler istiyoruz.
Böyle bir anda camdan dışarı baktığınızda iki olasılık görürsünüz. Birinci ihtimalde dışarıdakiler sanki hayatları boyunca yağmur görmemişler gibi oradan oraya koştururlar. Yağmura en hazırlıklı olanını bile bir panik kaplamıştır. Bu durum, fırtınayı olağan dışı görmekle alakalıdır. İkinci ihtimaldeyse çılgınca yağan yağmura rağmen insanlar arabalarını kullanır, sakince yürümeyi sürdürür; hatta bisiklete binen bile mevcuttur.
30’lu yaşlarınıza geldiğinizde çevrenizdeki insanların sürekli farklı şeyler istediğini duymak alışageldik bir hal alır. Sanki tüm tanıdıklarınızla yabancı bir memlekette akşam yemeğine oturmuşsunuzdur ve herkesin siparişi yanlış gelmiştir. Geçmiş 3 yılının boşa gittiğini düşünenler, 1 çocuk az yapmış olması gerektiğini söyleyenler, falanca firmada oyalandığını dile getirenler ve aslında bir şeyi neden öyle yapmamış olması gerektiğinden dem vuranlarla dolu bir sofradır bu.
Klişelerle dolu kararların alt metni, tüm yaşananların ardından “kendi yağında kavrulmak” için yeni bir yol uydurmakta yatar. Bunun için hikayenin önceki kahramanının/fenomeninin şeytanlaşması, yeni boşluklar için yer açması gerekir.
Gözünüzün görmediği bir kişinin varlığı ancak onun hikayesi hiçbir zaman bitemeyecek bir anlatıysa sizde huzursuzluk yaratır. Gerçekten aşık olmuşsanız, değer verdiğiniz bir arkadaşınız olmuşsa, kardeşinizle iyi bir ilişki kurmuşsanız veya seçtiğiniz mücadeleleri yaşamışsanız bunun hayatta sadece bir kere başınıza gelecek bir şey olduğunu anlarsınız. Sevdiklerinize veya mücadelenize, sırf onları kaybettiğiniz için sitem etmek yersizdir.
Bu size, kendi ellerinizle yarattığınız imgelerin ihanetidir. Gördüğünüz renkler, aldığınız tatlar artık eskisi gibi olmayacaktır; tıpkı paylaştığınız fotoğrafların, yaptığınız etkinliklerin aynı olmadığı gibi. Birisi bir pipoyu işaret eder ve “bak, bu bir pipo” der; oysa siz onun bir pipo olmadığını bilirsiniz. Tıpkı birisinin size parmağıyla gösterdiği aşkın “o” olmadığını bilmeniz gibi.
Hayattan korkmak sıradanlık, rutinlerse klişe istekler yaratır. Aynı insanlara hapsolmaksa size, işaret edilenin pipo olmadığını gören insanları kaybettirir.
Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ında bir şey inşa ettikten sonra bunun güzelliğinden korkup onu terk eden insanlara dair bir pasaj geçer:
“İnsan bütün ömrünü iki kere iki peşinde geçirir, bu uğurda denizler aşar, hayatını harcar, fakat yemin ederim, arayıp gerçekten elde etmekten korkar.”
Özünüzden uzaklaşarak mutlu olabileceğinizi düşünürsünüz; fakat yeni tutumunuzun kötü bir yan etkisi vardır: genellemelere karşı müthiş bir rahatsızlık duyarsınız. Bu durum terk ettiğiniz bir yere artık dönemeyeceğinizi bilmenizle ilgili bir pişmanlığın sonucudur.
The Office dizisinde Dwight, yapmaya çalıştığı satışın neden yolunda gitmediğini anlayamayan Ryan’a yanıt verir: “Her şeyden ders alamazsın, bazen sadece başarısız olursun”.
Yeni terapötik dünyamızın bizimle oynadığı, hiçbir doğru yanıtı olmayan bir bilmecedir bu. Sıçmanıza rağmen, kendi başınıza saatlerce duvara bakmanıza rağmen bir şekilde halen toparlayabileceğinize dair bir ümit pompalanır içinize. Bilmecenin yanıtınıysa, insanın en güzel hikayelerinin bir başkasına anlatmadıkları olduğunu fark ettiğinizde alırsınız.
Tıpkı yağmurlu bir günde, kilometrelerce yürüdükten saatler sonra bulduğum kırmızı bir cüzdanın anısı gibi.
Sahi, bu yazı nerede yazılmıştı?




Comments