top of page

Aşırtma

  • yavuzsiskolu
  • 4 days ago
  • 2 min read

Geçtiğimiz günlerde aklıma ansızın bir soru geldi: Artık neden hiçbir futbolcu, rakip kaleciyi aşırtma vuruşla avlamıyor?


Çocukluğumdan aklımda kalan kayda değer figürlerdendir Raul Gonzalez. Zarif stili, oyun sezgileri; ama hepsinden önemlisi ölçüp biçip kalecinin üzerinden bıraktığı aşırtma vuruşlarıyla bir çocuğun denk geleceği en estetik üç beş forvetten biriydi.


Gol atmak zordur. Tek bir maçlığına bile profesyonel futbol sahasında top koşturmuş kimsenin kolaylıkla kavrayacağı bir olgudur bu. Hele 3 direğin arasındaki emniyetli pozisyonunu terk etmiş boylu poslu bir kalecinin üzerinden topu aşırtabilmek, takdir edersiniz ki 160 nabızla oradan oraya koşturduğunuz bir spor için büyük bir soğukkanlılık da gerektirir.


Bugünlerde üst düzey liglerde yer alan her takım, maç başına en az 105 kilometre koşuyor, savunan taraf boşlukları daha iyi kapatıyor ve oyuncuların fiziksel özellikleri de artık daha üst düzeyde.


Antrenman ve beslenme tekniklerindeki ilerlemelerle beraber gelişen fizik kalite de oyunun daha mekanik olarak ele alınmasına yol açtı. Çocukluğumda pek kimsenin üzerine düşmediği taç atışları bile önem kazandı, Arsenal gibi takımlar ise ölü topları saplantı düzeyinde çalışarak bu alanda mükemmelliği hedefliyor.


Bu yazıyı zihnimde yazdığım esnadaysa Fenerbahçe’nin oyuncusu Kerem, Norveç takımı Brann’la oynadığımız maçta nihayet bir aşırtma golü attı. Haliyle de açılıştaki soru benim için daha önemli hale geldi:


Her şey neden bu kadar mekanikleşti? Ve hepsinden önemlisi, her şeyin ölçümlendiği bir dünyada her birimizin yaşamının maksadı gerçekten nedir? İnsanı sürekli kendisiyle ve başkalarıyla yarıştıran bu düzen içinde bir insan, diğerinden ne kadar fark yaratabilir? Mesele sadece herkesin sıkış tepiş bindiği metrobüslerle, güç bela girilen işlerde dirsek çürütmek, bir şekilde sonraki aya kendini atabilmek midir?


Belki bu yazıyı dünya üzerinde okuduğunuz yere göre işinize bisikletle gidiyor, ya da çocuğunuzu okuldan rahatlıkla alıyorsunuzdur ve dolayısıyla sistemin dışında kaldığınızı düşünüyorsunuzdur. Sizi yargılayamam; fakat hayatta kalma koşullarını iyileştirmiş bir toplumun parçası olmamız da, kendimizi bir şekilde daha güvenli bir konumda görmemiz de sistemin arızalarını gizleyemez.


Her taraftan patlak veren bahis skandalları, sanal kumar bağımlılığı; hatta her gün önümüze çıkan ve hap gibi yutulan zenginleşme tavsiyeleri de, sistematik arızaların bireylerde yarattığı sonsuz bir umutsuzluk hissinin sonucu değil midir?


Daha hızlı, daha etkili, daha otomatik… zaten bunun için meslek sahibi olmadık mı?


Hedef ne? İçine doğduğum dünyada, herkesin yaşamak için bir fırsatı olduğu hissiyatını taşırdım. Artık şunu anlıyorum ki herkesin istediği şeyi yaşamak için çabaladığı bir dünyada hiç kimseden ayırt edici bir hikaye çıkmaz.


Seçimleri değerli kılan, onların bir bedelinin olmasıdır. Bir seçim, zamanı ve olasılıkları geri dönülmez biçimde kapatıyorsa anlam kazanır. İstediğin an geri alınabilen şeyler (streaming’de film seçmek gibi) zihinsel olarak değersizleşmez mi?


Bütün bunları gördükçe aklımda şu soru beliriyor: Fiyat/performans metrikleriyle alışveriş yapan insanların, en verimli ilişkileri seçtiği bir hayatta dinlemeye değer ne gibi bir hikaye olabilir ki?


Şu sıralar yoğun seyreden iş hayatımda da fark ettiğim bir fenomen var: sürekli hesaplamak inovasyon getirmiyor. Bu yüzden de, etrafımdaki gürültüyü ayıklamak adına, insanları duyarken dinlememeyi öğreniyorum. 32. Yaşımda kendimi zinde hissediyorsam bunu iyice keskinleştirdiğim bu yetime borçlu olduğumu söylemeliyim.


En nihayetinde hepimizin tükettiklerinden, hepsinin ötesinde de hatalarından, yaşadıklarından ve kendine kalanlardan ibaret olduğunu düşünüyorum.


Her ne kadar artık yıldızları göremesek de gökyüzüne bakabilmek, ayrıntılara dikkat etmek; hatta sakin kalıp topa tam güç abanmaksızın kalecinin üzerinden aşırtmayı düşünebilmek, herkesin en müsait olanı seçtiği bu dünyada hiç olmadığı kadar değerli.

1 Comment


drmakifs
4 days ago

Hayat hızlandı, bir durup düşünmek artık modern sermaye dininin mekruhlarından; sakince hareket etmek, haramlarından; planlı bir şekilde davranabilmek ise günahlarından. Dikkat dağınıklığı ve hız ise sevap. Böyle bir çağda sükunetin ve planlamanın futboldaki izdüşümü olan aşırtma vuruşun da soyunun tükenmesi şaşırtıcı değil.

Like
bottom of page