top of page

Gözlem Çağı

  • yavuzsiskolu
  • Jul 31, 2022
  • 2 min read

Updated: Sep 6, 2022

Çocukluğumuzdan bu yana aşina olduğumuz dünyanın bitişini deneyimliyoruz.


Hedeflerimizin yalın, isteklerimizin doğal ve başarı ihtimalimizin gerçekçi olduğu bir düzlemden gittikçe uzaklaşırken fonda müzik çalmıyor, kameraman baş oyuncuya zoom yapmıyor, kimse de başarılarımız için beste yapmıyor.


İnsan etkileşiminin artışı türümüzün tarihi boyunca çeşitli sancılar yaratmakla beraber, plan kurma becerimizi, uzlaşmayı ve sorunların etrafından dolaşma yetimizi de güçlendirdi. Bununla birlikte tarih boyunca da eski düzenin kırılışı, yeni paradigmanın içinde süzülen ama bir şekilde dolaşımda bulunmaya devam eden insanları doğurdu.


Facebook, Twitter, Instagram, LinkedIn ve benzeri sosyal mecralar “kişiyi” tanımlayan sınırları muğlaklaştırırken YouTube, TikTok gibi platformlarsa bilgiye erişim tarzını yıktı.


İlk gençlik yılları veya çocukluğu 2000’lerin öncesine denk gelen kimseler için bilgiye erişim tarzı somut anlamda bilgiyi size ulaştıracak birisini zorunlu kılıyordu. Sosyal medyanın emekleme döneminde dahi revaçta olan forum kültürü, geçmişte danışmak durumunda olduğumuz ansiklopediler ve önceden belirlenmiş yayın akışlarına maruz kaldığımız TV’ler ve radyolar bu fenomenin örnekleridir.


Bilgiyi üreten kimsenin etkileşim kaygısıysa üretim kalemi olan bilgi alanıyla sınırlıydı.


Günümüzdeyse bilgiyi üreten, dolaşıma sokan kimselerin hakikati söylemesinden çok kendisini pazarladığı ambalaj rağbet görüyor. Sunumun bilginin önüne geçmesi pekala yeni değil, nitekim yayılmacı ruha sahip her idea temelde kendisini öncüllerinden farklı kılacak bir kurallar bütününü potansiyel alıcıların önüne sermek durumundadır.


Problem artık bulunduğumuz dönem insanının kendisini sürekli, soluklanmaksızın ve sorgulamaksızın tanımlamasını, tanıtmasını, değiştirmesini, iyileştirmesini beklemekte yatmaktadır.


Kapitalist güdülerle hareket eden kurumlar güzellik algımızı bozarlar, Instagram gibi görsel tabanlı sosyal medya mecralarıysa kişinin bedeniyle ve kimliğiyle kopuşunu genişletirler. Aynı mecrada barınan farklı hesaplarsa kendi kendini onarma (self healing) kültürünü yayarlar. Her platform bir kısırdöngüdür.


Kendisini sunmak mecburiyetini hisseden bilgi üreticilerinin bu bağlamda gerçeklik algısının kırılmasıysa kaçınılmazdır çünkü sunulan bilginin kendisi değil, konuşan bir surattır, iş aramakta kullanılan özgeçmiştir ya da karşı cinsi etkilemek için kullanılan sosyal medya profilidir.


Tüm bu karmaşa dünyayı otistik bir hale sokar. Toplumun her bir ferdi, kendisi olarak tanımladığı alanı sürekli 3. Tekil kişi perspektifinden gözlemlemek zorundadır. Bu durum bizi felsefi bir alana sokar: Düşünmek ve yapmak, hissetmekten kopmuştur. Hislerimiz davranışlarımızın değil, kendimizi sürekli gözlemlememizin devamında kaybolan kimliğimizin bıraktığı sancının sonucudur.


Bu sebeple sürekli olarak fikirlerini beyan eden, daha çok tanımlayan, bilen insanların önümüze çıktığını görürüz: Nitekim eleştiri günümüzde kimlik üretmenin ücretsiz yolu olmuştur.


Kendilik kültürü zayıflıyor ve eleştirinin gri alanı gittikçe büyüyor; fakat gözlem benliğimizden uzaklaşarak değil, kendimizin dışına çıkarak yapılmalıdır: Çünkü bilinç gözlemi gölgeler. Bundan ötürüdür ki kendisini durmaksızın gözlemleyen modern insan, benliğinin yerinde bulunan boşluğa baktıkça sızı duyar. Saramago kim olduğunu bilmiyorsan kendin olamazsın demiştir, O halde bir tanıma ihtiyacımız vardır: Bulunduğumuz dönem Gözlem Çağıdır.

Comments


bottom of page